Deprem Kitlik Yangin
DEPREM:
Köyümüzün bulunduğu bölge yüksek derecede deprem rizki taşımadığı için son dönemlerde yalnızca 1942 yılında hafif geçen bir deprem yaşanmıştır. Sevimoğlu ailesinin yaşadığı çatal ev bu depremde yıkılmış, o anda örteyerde oturan Elif Sultan Sevimoğlu´nun üstüne baca göçmüş, yıkıntılar altında kalarak vefat etmiştir. Yıkılan bu ev ardından alev alıp yanmaya başlayınca köyünün zamanında müdahalesi ile etrafa sıçramadan söndürülmüştür. Nazif Sevimoğlu, Raşit Sevimoğlu ve Süleyman Sevimoğlu (Elif Sultanın Eşi) aile fertleri yıkıntılar altından sağ salim kurtulmuşlardır.
Deprem anındaki korku ve panikten köylü evim yıkıldı diyerek sokaklara kaçışmışlar, bir kısım köylü Hülüğün evi sağlamdır diye ilk geceyi orda geçirmiştir. Ana depremin ardından artçı depremler yaklaşık 5 - 10 gün daha sürmüş, köylüler korkudan evlerine giremeyince haftalarca harmanlara serdikleri yataklarında yatmışlardır.
.
KITLIK:
1943 yılında kuraklık oldu köyümüz ve civar köylerde tarlalarda buğdaylar ve diğer hububatlar yetişmedi, bostanlarda hiçbirşey olmadı yaz ve sonbahar aylarında büyük bir kıtlık yaşandı. Yiyecek ekmeğin bile olmadığı yaklaşık bir sene kadar süren bu kıtlık döneminde köylü insanı çok zor günler yaşadı. Maduriyetten mısır kozaları ile ağaç tırtırları karıştırılarak el değirmeninde öğütülüp unuyla ekmek yapılıp yendi. Az pişirilen ekmekler evdeki çocuklar arasında kapışıldı. Uzak köylere buğday veya yiyecek bulma ümidi ile gidildi, az miktarda buğdayla geri dönenler oldu.
Arazi olarak zaten tarıma elverişli olmayan köyümüzde yapılan tarım ve hayvancılık hiçbir zaman köy insanına yetmemiş ve karnını tam olarak doyurmamış, yoksul bırakmıştır.
Misal:
- Şeker olmadığı için üzümle çay içilirmiş,
- Yumurtalar takas yaparak başka ihtiyaçların görülmesi için yenmez saklanırmış. Ayda bir yumurta bile yenmediği zamanlar olurmuş.
- Beyaz ekmek yazma ekmeğine sarılarak yenirmiş.
- Giyecek ayakkabı olmadığı için çarık isminde basit deri parçasını giyerlermiş.
- Kuru soğan ezilir, tuzlanır katıklı ekmeğe sarılarak yenirmiş.
- Düğünlerde giyebilmek için sabahlara kadar ev ev gezerek bir çift ayarkkabı aranırmış.
- Hasta bir kadına şerbet yapıp içirmek için bütün köylünün evleri tek tek gezilmiş fakat kimsede bir avuç seker bulunamamış.
- Çocuklar giyecek bulamayınca büyüklerin ceketlerini ve kıyafetlerini giyerlermiş.
- Inekler çok az süt verdiği için bir ayda ancak bir kg tereyağı birikir oda yenmez şehirde satılırmış.
- Kabalak otu toplanır, mısır özeği kıyılır değirmende öğütülerek ekmek yapılır yenirmiş.
- Bebeklere çok zor bakılırmış, çaputlara acık hoşafı sarılarak emdirilirmiş.
- Mısır kozağı ve fındık tırtırları dövülüp un haline getirilerek ekmek yapılırmış.
- Sabun olmadığı için meşe külü kaynatılıp suyu ile çamaşır yıkanır, tokmakla dövülürmüş.
- Kışın yakıp ısınmak için soba yoktu. Örteyerde (ocakbaşı) ateş yanar oraya yakın olan ihtiyarlar ısınır, evin arkasındaki geçler ve çocuklar üşürmüş.
YANGIN:
1950 yılında köyde çıkan yangında Karasakal ailesinin iki büyük evi ile Karaosmanın evi yandı. Yangın, Rahmi beyin eşi Hikmet hanımın yoğurt mayalamak amacı ile ısıttığı süt tenceresinin terecede tahtaları tutuşturması ile çıktı. Çok kısa sürde büyüyen yangın kuyulardan çekilen suyla ve köylülerin gayreti ile söndürülmeye çalışılsa da üç ev yanarak kül oldu. Yangın mahallindeki 7 adet ambar ile bir Samanlık içindeki ürünlerle birlikte kurtarılamayarak yandı. En büyük teselli ise can kaybının yaşanmamasıdır.
Bitişiğindeki Cemil Sevimoğlu'nun evi ıslak çeval, yorgan, yalıngatlar üzerine örtülüp yangının sıçraması engellenerek kurtarıldı.
Yangının yayılma tehlikesinden köylü çok büyük tedirginlik yaşamış, bu korku ile evlerini ve ambarlarını boşaltarak emin yerlere taşımışlar.
1998 yılında çıkan diğer bir yangında ise Kazım Aslan'ın evi içinden hiçbir eşya kurtarılamayarak yanıp kül olmuştur. Can kaybı yaşanmayan bu olayda Boyabat'tan itfaiye gelmiş fakat yangına müdahalede geç kalmıştır. Köylünün yardım ve gayreti ile kısa zamanda yanan evin yerine yenisi yapılmıştır.